Yalnızlık üzerine

29 07 2024
488 kez okundu
halit.celikbudak@gmail.com

Amerikalı yazar John Steinbeck’i duymamış olamazsınız. Gerçekçi bir yazardır. Eserlerinde genellikle işçi yaşamını, toplumsal sorunları dile getirir. Yazdığı eserlerin her biri kült olmuş, çoğu sinemaya aktarılmıştır. 1962’de Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görüldü. Babası Kaliforniya’nın Monterey bölgesinde görevli olduğu için o bu bölgede yazları çiftliklerde ve tarlalarda çalışmış. Bu dönemler onun en tanınmış eserlerinden biri olan Fareler ve İnsanlar romanının taslağını oluşturmuş. Burada işçi yaşamının karanlık yüzünü, zorlu işçi yaşamını, kendisi bizzat yaşamış.
* * * *
‘Fareler ve İnsanlar’ adlı eserinin 88. sayfasında şöyle yazıyor; ‘Gece burada tek başına bir adam düşün, işte ya kitap okuyor ya da bir şeyler düşünüp öylece oturuyor. Bazen düşüncelerini birine söylemek ister doğru mu yanlış mı diye ama kimsesi yoktur işte. Bir şey görünce bile onu gördüğünden tam emin olamaz gösterecek kimsesi olmadığından. Yanındakine dönüp ‘Gördün mü sen de’ diye soramaz ki. Bilemez ne gördüğünü. Soracak kimsesi yoktur ki.’
* * * *
Ünlü yazar ‘yalnızlığı’ anlatıyor ama akademisyenler arasında ‘yalnızlık’ın kesin anlamı konusunda fikir ayrılıkları var, derin tartışmalara yol açıyor. Bence belki buna sosyal bir sorun olarak yaklaşmak da mümkün. İngiltere’nin eski başbakanlarından Theresa May bunu ‘modern yaşamın üzücü gerçekliği’ olarak adlandırmıştı. Hatta ‘konuşacak veya düşüncelerini ve deneyimlerini paylaşacak kimsesi olmayan insanların katlandığı yalnızlığa çözüm bulmak için harekete geçmek istiyorum’ demişti.
* * * *
Jo Cox Vakfı’nın 2017’de yayınladığı bir rapora göre, İngiltere’de dokuz milyondan fazla insanın kendini sık sık veya her zaman yalnız hissediyormuş. Başbakan May de bu durumla mücadele etmekle görevli ilk ‘yalnızlık bakanı’nı atamıştı. Çünkü uzmanlara göre, araştırmalar tedavi edilmeyen yalnızlığın sadece ruhsal olarak acı verici olmadığını; aynı zamanda ciddi tıbbi sonuçlara da yol açabileceğini gösteriyor. Bu yüzden yalnızlık, pek çok uzmanın uyardığı gibi büyüyen bir ‘sağlık salgını’ mı sorusu gündemde.
* * * *
İngiltere’nin yanı sıra diğer ülkeler de bu konuda aktif. Örneğin Japonya da yaygınlaşan yalnızlığı, sosyal izolasyonu azaltmak amacıyla üç yıl önce ‘Yalnızlık Bakanı’ atamış. İsveç’te de bu konuyu aktif şekilde sosyal işler bakanı ele alıyor. Yalnızlık’ın sebepleri üzerine pek çok makale, kitap, araştırma var. Ama nedeni ne olursa olsun ‘Yalnızlık’ kaygısı toplumların ortak bir özelliği. Bugün, yalnızlığın muhtemelen iki büyük nedeni görünüyor.
* * * *
Birincisi, toplumlar giderek bireysellik kültürünü benimsiyorlar. Her zamankinden daha fazla insan yalnız yaşıyor. Uygulanan sosyal politikalar yüzünden geleneksel sosyal dayanışma imkanları istikrarlı bir şekilde azalıyor. İnsanlar giderek daha fazla, kendi başına olduğunu düşünüyor / hissediyor. Diğer neden ise akıllı telefonlar, sosyal medya ve internet gibi iletişim teknolojilerinin yükselişi. Binlerce “arkadaşınız” ve “takipçiniz” olabilir, ancak insan ilişkileri söz konusu olduğunda, onları yerini hiçbir şeyin tutamayacağı açık.
* * * *
Türkiye’de de geçen yıl tek kişilik hane halkı yaklaşık 125 bin artarak yaklaşık 5,1 milyona ulaşmış. Bunların yarısından fazlası on büyük kentte yaşıyormuş. Son on yılda tek başına yaşayanların sayısı yüzde 77,2 artış göstermiş. Halbuki Türkiye, uzun bir süredir genç nüfusuyla ve sıcak sosyal ilişkileriyle tanınan bir ülkeydi. Ancak, öncelikle Avrupa ülkelerinde görülen toplumsal değişimlerin benzerlerinin artık Türkiye’de de görülmeye başlandığı gözleniyor. Teknolojinin etkisi, hızlı kentleşme gibi etkenler toplumsal yapıyı değiştirdiği için yalnız yaşayanların da sayısı artıyor.

Whatsapp