İstikamet belli
Artık istikamet belli. Avrupa'daki NATO ülkeleri savunmalarına eskisinden çok daha fazla para yatırmak istiyor. Savunma harcamalarında büyük bir yükseltme yapılacak. Şu anda Avrupa hem harcama hem de askeri kapasite açısından ABD olmadan idare edebilecekleri bir seviyeden henüz çok uzakta. ABD'den bağımsız olabilmek için, yıllar içinde savunmaya çok daha fazla bütçe ayrılacak.
* * * *
Tabii ki sadece para ayırmakla sorun çözülmüyor. Sadece para değil, asker, zaman, inanmak, liderlik gibi önemli faktörler de büyük rol oynuyor. Örneğin Polonya Başbakanı Donald Tusk geçen hafta ‘inanmak’ konusu basit bir şekilde şöyle ifade etti: “500 milyon Avrupalı, 300 milyon Amerikalıdan kendilerini 140 milyon Rus'tan korumasını istiyor. Avrupa'nın eksik olan şeyi gerçekten küresel bir güç olduğumuza dair inanç.”
* * * *
Diğer faktörlerle karşılaştırıldığında, para belki de Avrupa ikileminin en kolay kısmı. Örneğin Almanya harcama konusunda bir sıçramayla birçok kişiyi şaşırttı. Almanya içgüdüsel bir borç korkusu besleyen, mali muhafazakâr bir ülke aslında. Ama kendi muhteşem U dönüşünü duyurdu, savunmaya milyarlarca Euroluk yatırım yapabilmek için Anayasası’nı değiştiriyor.
* * * *
Alman Silahlı Kuvvetleri Başmüfettişi General Carsten Breuer, geçen hafta Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesindeki röportajda “En az 100 bin askere daha ihtiyacımız var” diyordu. Başmüfettiş yazdığıma bakmayın, Alman askeri terminolojisinde onun ünvanı genelkurmay başkanlığı görevine tekabül ediyor. Şöyle diyor: “460 bin askerle savaşmamızı sağlayacak bir potansiyele ihtiyacımız var.”
* * * *
“Bunu bugün mevcut askerlerimiz ve yedeklerimizle yapamayız. Ve bunun için bir tür askerlik hizmeti modeline ihtiyacınız var. 200 bin aktif asker istiyoruz, 60 bin kişilik daimi yedek askerimiz, 100 bin civarında da genel yedek askerimiz olsun, toplamda 360 bin civarında asker istiyoruz. Bu da yaklaşık 100 binlik bir fark yaratıyor. En geç on yılın sonuna kadar onları eğitebilmek için kapasitemizi geliştirmeye devam etmeliyiz.”
* * * *
Bu sadece Almanya cephesi. Avrupa’nın birçok ülkesinde mecburi askerlik yıllar önce kalktı. Onlar da aynı sorunu yaşıyor. New York Times gazetesine konuşan bir askeri analist, “Avrupa orduları şu an sahip oldukları silahları bile kaldıramayacak kadar küçük. Örneğin İngilizler ve Danimarkalılar iyi ordulardır, ancak birkaç haftadan fazla yoğun bir çatışmayı sürdüremezler. Yeterince sayıda değilseniz ne kadar iyi olduğunuzun bir önemi yok.” diyordu.
* * * *
İstikamet belli de yolda çok fazla engel var. Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Avrupa parasını ABD, İsrail ve Güney Koreli şirketlere harcamak yerine, Avrupa’da üretilmesi için iknaya çalışıyor. Almanya ise zamanın çok önemli olduğunu, Avrupa’nın hızla hepsini üretemeyeceğini öne sürüyor. Terk edilmişlik hissine kapılmış, önündeki devasa yeniden silahlanma görevi karşısında endişeli, Amerikan ideolojisinin altüst oluşu karşısında şaşkına dönmüş Avrupa zor günler geçiriyor.
* * * *
Askeri analistlere göre soru şu; Avrupa’da askeri bir güç olarak neye sahibiz ve bu gücü acilen nasıl büyütebiliriz? İdeal olarak Avrupa'nın en az altı ay boyunca yüksek yoğunluklu bir savaşta mücadele edebilecek yeterli mühimmat ve füze stokuna sahip olması gerekir, ancak bunlar Ukrayna'daki savaştan dolayı ciddi şekilde tükendi. Bu sorun hakkında detaylı bir rapor yazan eski NATO Genel Sekreter Yardımcısı, “Avrupa'nın toparlanması en az on yıl sürer.” diye yazmış.
* * * *
Amerika’nın Avrupa üzerindeki duygusal etki derin. 1945'in yıkıntılarından müreffeh, bütün ve özgür bir Avrupa’ya giden uzun yolculukta Amerika merkezi bir konumdaydı. Başkan John F. Kennedy'nin 1963'teki “Ich bin ein Berliner” konuşması, 1987'de Başkan Ronald Reagan’ın “Bay Gorbaçov, bu duvarı yıkın” sözleri birer kilometre taşıdır. “Avrupa tarihi aynı zamanda Amerika'nın bir Avrupa gücü olarak tarihidir” diyor bazı tarihçiler. Bakalım gelişmeler neyi gösterecek? Yaşayıp göreceğiz.


