15 TEMMUZ’DAN GEREKLİ DERSİ ALDIK MI?
Geçenlerde bir haber gözüme ilişti.
1935 yılında Güney Amerika'dan Avustralya'ya şeker kamışı tarlalarını korumak ve haşerelerle mücadele için getirilen yaklaşık 100 kurbağanın nüfusu günümüzde 200 milyona ulaşmış.
Yanlış okumadınız 200 milyon… Ve ülkeyi istila etmişler. Ayrıca haşerelere karşı hiçbir etkisi olmayan kurbağalar, zehirli oldukları için diğer yırtıcılara av olmaktan kurtulmuş ve ülkenin başına bela olmuş.
Aklıma bir anda 15 Temmuz sonrası FETÖ ile mücadelemiz geldi.
Darbe girişiminin hemen ertesinde, darbeye girişimine karışan birçok kişi yakalandı ve yargılandı.
Özellikle kamudan örgütle iltisakı bulunan birçok personel uzaklaştırıldı.
Ancak sinsi ve devletin her hücresine kanser gibi nüfus etmiş bir örgütün, izlerini ve kalıntılarını tamamen kaldırmak elbet kolay olmayacaktı. Kolay olmadı ve bugün tam üzerinden 8 koca yıl geçti kolay olmayacağını anlıyoruz.
Peki bu mücadelede hatalar yapılmıyor mu?
Hataların en büyüğü yazının başında verdiğim haberde gizli.
Haşerelerle mücadele adına çok da uzak olmayan bir gelecekte başa bela olacak yöntemler kullanılıyor.
Nasıl mı?
Zamanında kendini cemaat olarak tanıtan FETÖ ile mücadele için diğer cemaatler güvenilir kale olarak görülüyor. İddia o ki; bazı cemaatlerin önü açılıyor, onlardan olanlar daha kolay devletin kilit kademesine gelebiliyor.
Yani, FETÖ canavarını yaratan hatalarımız yine görmezden geliniyor.
Albert Einstein’ın dediği gibi aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar beklememek gerek. Ama bekliyoruz sanki.
Bu mücadelede cemaatleri savunanlar ise ülkemizdeki cemaatleri sadece klasik bir dini örgütlenme olarak görüyor. Olayın ekonomik ve buna bağlı siyasal güç yapılanmalarını göz ardı ediyorlar. Yani ülkemizde cemaatler dini öğreti dışında da güç istiyorlar.
Bu nedenle;
Dün FETÖ’nün sinsi bir şekilde yaptığını, açıktan yapan bu cemaatlerin bir gün devletle çatışacak noktaya gelmeyeceğini kim iddia edebilir ki?
Devletin değişik kademelerindeki karar vericiler devletin bekasını bir cemaatin bekası ile aynı kefeye koyarsa ne yapacağız peki?
Öte yandan yine ve yeniden toplum içinde güvensizlik oluşuyor. Bu ortamda ülkesinde gelecek görmeyen gençlerimiz de ülkesini terk ediyor.
Kısacası…
Gençlerimizi kaybetmeye lüksümüz yok, geleceğimiz için kaybedecek zamanımız hele hiç yok.
O sebeple artık ders alalım.
Zararlılarla mücadelede; bilimi, aklı, tecrübeyi, liyakati kullanalım.
Yeni FETÖ kâbusları görmek ve yaşamak istemiyorsak tabi ki…

